TÜRK CEZA HUKUKUNDA KORUMA TEDBİRLERİ BÖLÜM 1: GÖZALTI 




Son dönemlerde meydana gelen gelişmeler doğrultusunda, özellikle toplantı ve gösteri  yürüyüşleri ile oturma eylemleri esnasında kolluk kuvvetleri tarafından ya da Cumhuriyet savcısı kararıyla yapılan gözaltılar, aramalar ve yakalamalar Ceza Muhakemesi Kanun’da düzenlenen koruma tedbirlerini ön plana çıkarmıştır.


Ceza Kanunları, suçlular hakkında uygulanır. Ceza muhakemesi kanunları ise suçlu ve suçsuz tespitleri yapılmadan önce başvurulan kanunlar olduğu için, herkes hakkında uygulanabilir. Bu nedenle ceza muhakemesi kanununları, aslında masumların kanunudur. Masum biri için bırakınız cezalandırılmayı, yalnızca soruşturulmak veya haksız yere yargılanmak dahi yıpratıcıdır. Soruşturulmak ya da yargılanmak ağır gelir, yaşam sevincini elinden alır, yorar, uykuları kaçırır, sağlığını bozar, aile düzenini etkiler, hayatını altüst eder. [1]


İlk bölümde “Gözaltı” koruma tedbirini inceleyeceğimiz yazımıza geçmeden önce, Ceza Muhakemesi’nin önemli konu başlıklarından olan koruma tedbirlerinin, adından da anlaşılacağı üzere ceza değil, birer koruma tedbiri olduğunun altını çizmek gerekir. Bu tedbirlerin sınırları yasalarca çizilmiştir ve özüne dokundukları hakların önemi itibariyle Anayasal düzenlemelere konu edilmiştir. Bu nedenle demokratik bir hukuk devletinde bu tedbirlere başvurmanın kural değil, istisna olduğunu önemle belirtmek gerekir. 


1. Gözaltı Kavramı ve Gözaltına Alma Kararı

Yakalanan kimseni durumuna “gözaltına alma” veya “nezaret altında bulundurma” denir. Sıkıyönetim Kanunu’nda ise “gözetim altında tutma” olarak adlandırılmıştır. (Sıkıyönetim Kanunu 5’inci madde)


Ceza Muhakemesi Kanunu 91’inci maddesi, “Yukarıdaki maddeye göre yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir,” demek suretiyle yakalanan kişinin Cumhuriyet savcısı tarafından bırakılmadığı halde gözaltına alınacağını söylemektedir. 

Cumhuriyet savcısının gözaltına alma kararı verebilmesi için CMK’nın 91’inci maddesinin 2. fıkrası gereği iki koşulun bir arada bulunması zorunludur: 

  1. Gözaltına almanın soruşturma yönünden zorunlu bulunması,
  2. Kişinin bir suç işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığı.[2]

2. Gözaltı Süreleri


Ceza Muhakemesi Kanunu, gözaltına alınan kişi ve/veya kişilerin durumlarına göre çeşitli ayrımlara yer vermiştir.
 
Gözaltı süresine ilişkin genel süre “Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre oniki saatten fazla olamaz.” ifadeleriyle 91’inci maddenin ilk fıkrasında düzenlenmiştir. 

Gözaltı süresi genel olarak kişinin yakalanma yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren 24 saati geçemez. Kişinin yakalanma yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre ise 12 saatten fazla olamaz.

 Toplu suçlarda, yani aralarında iştirak iradesi bulunmasa bile üç veya daha fazla kişi tarafından işlenen suçlarda, belli şartların varlığı halinde gözaltı süresinin uzatılması mümkündür. CMK’nın 91’inci maddesinin üçüncü fıkrasında;


“Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhâl tebliğ edilir.” denmektedir. 

Bu anlamda Cumhuriyet savcısı belirtilen suçlarda gözaltı süresini toplam üç gün uzatabilecek, ancak bu süreleri her defasında bir gününü geçmemek üzere ve yazılı emir şekilde vermek durumunda kalacaktır. 

Örgüt Suçları bakımından da gözaltı süresinin değişmesi mümkündür. CMK’nın 91’inci maddesinin 4. fıkrası “Suçüstü hâlleriyle sınırlı olmak kaydıyla; kişi hakkında aşağıdaki bentlerde belirtilen suçlarda mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirleri tarafından yirmi dört saate kadar, şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda kırk sekiz saate kadar gözaltına alınma kararı verilebilir.Gözaltına alma nedeninin ortadan kalkması hâlinde veya işlemlerin tamamlanması üzerine derhâl ve her hâlde en geç yukarıda belirtilen sürelerin sonunda Cumhuriyet savcısına, yapılan işlemler hakkında bilgi verilerek talimatı doğrultusunda hareket edilir. Kişi serbest bırakılmazsa yukarıdaki fıkralara göre işlem yapılır. Ancak kişi en geç kırk sekiz saat, toplu olarak işlenen suçlarda dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır.” düzenlemesini içermektedir. 


3. Gözaltına Alınmaya ve Gözaltı Süresinin Uzatılmasına İtiraz

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 91’inci maddesinin 5. fıkrası, yakalama ve gözaltına ilişkin itiraz yolunu düzenlemiştir. Buna göre yakalama işlemine, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı emrine karşı, yakalanan kişi, müdafi veya kanunî temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımı, hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh ceza hâkimine başvurabilir. 

Sulh ceza hâkimi, incelemeyi evrak üzerinde yaparak derhâl ve nihayet yirmidört saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır. Yakalamanın veya gözaltına alma veya gözaltı süresini uzatmanın yerinde olduğu kanısına varılırsa başvuru reddedilir ya da yakalananın derhâl soruşturma evrakı ile Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına karar verilir.


4. Yeniden Yakalanma


Gözaltına alınan kişinin gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hakimi tarafından serbest bırakılması halinde aynı fiilden dolayı yeniden yakalanması ancak aynı fiille ilgili yeni ve yeterli delilin elde edilmesi ve yeniden yakalanma için Cumhuriyet savcısının kararının olmasına bağlıdır. Aksi takdirde yakalamaya neden olan aynı fiilden dolayı yeniden yakalanma mümkün değildir. 


5. Gözaltındaki Kişinin Sulh Ceza Hakiminin Önüne Çıkarılması 

CMK’nın 91’inci maddesinde belirtilen süreler sonunda serbest bırakılmayan kişi, en geç bu süreler sonunda sulh ceza hakiminin önüne çıkarılıp sorgulanmak zorundadır. Sorguda müdafim de hazır bulunur. Savunma hakkı açısından ilgili maddedeki bu zorunluluklar önemli bir güvencedir. [3]


6. Gözaltındaki Kişinin İfade ve Sorgu Usulü

Talep üzerine müdafinin eşliğinde kolluk ya da Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifade ve sorgu usulü, CMK’nın 147’inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;


  • Öncelikle gözaltına alınan kişinin kimliği saptanır. Kişi, kimliğine ilişkin soruları doğru cevaplamak zorundadır. 
  • Kişiye kendisine yüklenen suç anlatılır. 
  • Müdafi seçme hakkı olduğu kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda değilse ve bir müdafi yardımından faydalanmak isterse kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
  • Cumhuriyet savcısının emri ile kişinin yakınlarına derhal haber verilmesini düzenleyen 95’İnci madde hükmü saklı kalarak, kişinin isteği üzerine yakalandığı yakınlarına bildirilir. 
  • Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu söylenir. 
  • Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olacağı tanınır.
  • Kişinin ekonomik durumu hakkında bilgi alınır ve tüm bu hususlar bir tutanağa bağlanır.

7. Gözaltı İşlemlerinin Denetimi 


CMK’nın 92’inci maddesine göre “Cumhuriyet başsavcıları veya görevlendirecekleri Cumhuriyet savcıları, adlî görevlerinin gereği olarak, gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethaneleri, varsa ifade alma odalarını, bu kişilerin durumlarını, gözaltına alınma neden ve sürelerini, gözaltına alınma ile ilgili tüm kayıt ve işlemleri denetler; sonucunu Nezarethaneye Alınanlar Defterine kaydederler.”


8. Yakınlara Bildirim Yükümlülüğü


Yakalanan kişinin durumu ile ilgili Cumhuriyet Savcısına derhal bilgi verme zorunluluğu sonucunda, yakalanan veya gözaltına alınan kişinin yakınlarına bildirim yükümlülüğü Cumhuriyet savcısındadır. 


9. Gözaltı Nedeniyle Tazminat


Koruma tedbirleri sonucunda kişiler maddi ve manevi zarara uğrayabilir. Nitekim CMK’nın 141’inci maddesi bu nedenle doğabilecek zararların devletten istenebileceğini düzenlemiştir. Bu hususta kanuni gözaltı süresi içerisinde sulh ceza hakimi önüne çıkarılmayan kişi, uğradığı maddi ve manevi bütün zararlarını isteyebilecektir. 


SONUÇ

Güncel olaylar neticesinde tekrar vurgulamak gerekir ki koruma tedbirleri ceza değil, birer ceza muhakemesi kurumlarıdır. Bu anlamda koruma tedbirlerini ele aldığımız ilk bölümü, Yargıtayın bir kararından oldukça anlamlı bir alıntı [4] yaparak sonlandıracağız.

“Hukuk devleti kişilere huzurlu, onurlu ve özgür bir ortam sunmayı garanti eder.
Her koruma tedbiri genel anlamıyla hukuk devletinin sağladığı bu ortam ve yaşam alanına müdahale niteliği taşır.
Hukuk devleti, vatandaşına hiçbir koşula bağlı kalmaksızın her an gözaltına alınabileceği, sorgulanabileceği, evinde arama yapılabileceği kaygısıyla yaşamak duyguyu veremez. Devletin bu şekilde hukuka uymazlığı, vatandaşı tedirgin eder ve giderek Devlete ve hukuka güvensizliğe neden olur.”[5]


Detaylı bilgi ve hukuki yardım için Ankara'da Ceza Hukuku alanında çalışmalar yapan avukatımız ile buradan iletişime geçebilirsiniz.

Sağlıklı günler dileriz. 


[1] ALKAN Nevzat, Cezaevi Ölümleri, İstanbul Barosu Dergisi Cilt:81 Sayı 2007/5, Eylül-Ekim, İstanbul.
[2] CENTEL Nur- ZAFER Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, 2006.
[3] YILDIZ FERHAT, Ceza Değil Koruma Tedbiri:Gözaltı-Arama-Elkoyma
[4] YILDIZ FERHAT, Ceza Değil Koruma Tedbiri:Gözaltı-Arama-Elkoyma
[5] YCGK 2005/10-15 - 2005/29 sayılı Kararı.